EYVAH BU BİR FELAKET!
2 Yeni evlenmiş adam birlikte konuşuyorlardı.
Biri söze karışıp şöyle dedi
Adam ''Biliyormusun tahminim doğru çıktı''
Diğeri ''Ne tahmini?''
Adam ''Karım kitap okuyordu 3 silahşörleri.Dedim bu kitabı okuma 3'üz doğuracaksın.Ve oldu.
Diğeri ''Eyvah bu bir felaket !''
Adam ''Ne oldu birader ?''
Diğeri ''Bizim kadın dünden beri 101 Dalmaçyalıyı okuyor''...
UYANIK ŞOFÖR
Adam trafikte aşırı hız ile giderken polise
yakalanır... kenara çeker arabadan iner:
- Buyrun Memur Bey!
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen?
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular Memur Bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim diil Memur Bey çaldım ben bu arabayı.
- Anlamadım nasıl yani, siz bu arabayı çaldınız, öyle mi???
- Evet Memur Bey, aa durun bi dakka torpido gözünde ruhsat olucaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bişi gördüm galiba....
Polis iyice şaşırır:
- Torpido gözünde silah mı var?!?!?!!?!?!?
- Evet Memur Bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum silahı da torpido gözüne koydum...
- Bİ DE BAGAJDA CESET Mİ VAR?!?!?!!?!?!?!?!?!?!
- Evet Memur Bey...
Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar.... Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli temiz hiçbir anormallik yok.. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister, adam çıkartır ruhsatı da verir, ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait.. Derken adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok... Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister adam bagajı açar orada da ne ceset ne bişi yok.. Bunun üzerine ekipler amiri 'Çok garip' der....
'Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bi kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz...'
Adam güler:
'İnanamıyorum... O şimdi benim için 'aşırı hızlı gidiyordu' da demiştir....'
ÜMİT TAŞI
Küçük çocuk, deniz kenarında gördüğü yassı bir taşın güzelliğine hayran olmuştu. Mutlaka bir mücevherdi bulduğu. Şekli de bir insan kalbi gibiydi. Üstelik parıl parıl parlamaktaydı. Çocuk taşı avuçlayıp eve koştu. Ve onu büyük bir heyecanla babasına uzattı. Adam, yavrusunun soğuktan morarmış avucundaki taşın, birbirine sürtüldüğünde kıvılcım çıkaran bir çakmak taşı olduğunu hemen anladı. Fakat bunu ona söylemedi. Küçük çocuk, rüyalarını süsleyen bisiklete kavuşmak için elindeki taşı satmak istiyor ve o paranın bir bölümüyle bir de top alacağına inanıyordu. Fakat babası buna yanaşmıyordu. Çocuk, işin kendisine düştüğünü anladığında, tatilde simit sattığı çarşıya gitti. Kuyumcu vitrinleri, göz kamaştıran ışıkların aydınlattığı altın kolyelerle doluydu. Bir de, elindeki taşın çok daha küçük olanlarıyla süslenen pahalı yüzüklerle. Çocuk en gösterişli mağazayı gözüne kestirdikten sonra, bir süre vitrin önünde bekledi. İçeride, dükkan sahibi olduğu anlaşılan bir adam vardı. Müşteri olarak da kürk mantolu bir hanım. Küçük çocuk biraz sonra içeri girdi. Ve cebinden çıkardığı taşı dükkan sahibine uzatarak: "Bu pırlantayı deniz kenarında buldum efendim. Eğer isterseniz size satarım." Dedi. Adam taşa uzaktan bir göz atıp: "O sadece basit bir çakmak taşı. Bütün sahil o taşlarla doludur." Dedi. "Hayır!" diye atıldı küçük çocuk. "İsterseniz ıslatın, ne kadar parladığını göreceksiniz." Dükkan sahibi, zengin müşterisini kaçırmaktan korkuyor ve çocuğu kolundan tutup atmayı planlıyordu. Kadın onun niyetini sezmişti. Çocuğun taşına yakından bakıp: "Tam istediğim şey!" Diye gülümsedi. "Onu bana satar mısın?" Küçük çocuk, taşının gerçek değerini anlayan biriyle karşılaşmış olmaktan son derece mutluydu. Kadının cebine doldurduğu paralar ise, aklını başından almıştı. Defalarca teşekkür ettikten sonra, koşarak uzaklaştı. Kadın, elindeki taşı kuyumcuya vererek ona bir zincir takmasını istedi. Belli ki mücevher gibi taşıyacaktı. Dükkan sahibi, yapmış olduğu ikazı anlamadığı için, kadının aldandığını düşünüyordu. Bu yüzden: "Söylemiştim, ama tekrar edeyim! Satın aldığınız şey basit bir taştır." Kadın, önce pırlanta kolyesine, daha sonra da yüzüğüne bakarak: "Zannetmiyorum!... O taş bence bunlardan daha değerli, çünkü küçük bir çocuğun ümidini taşıyor..." dedi...